Karanlığa çare yoktur, nasıl olsa yol bulur ve yürekleri sağır eden bir sessizlik, tükenmişlikten arta kalan tek varlığın olur. Söylenememiş tüm sözcükleri ancak ağlarsın içinde ve bilemezsin geride kalan mı yalnızdır, yoksa giden midir aslında...?
Tüm yeminler öfke ile bağış arasında yaşlanır; sultanların, dostların ve sevgililerin, dağılmış kalplerin, dağılmış kalbimin...
İç bükey bir yalnızlıkta sanki ayak bileklerimden bıçaklanmışım. Sıcak bir korku tırmanıyor damarlarımda, midemde, kalbimde...aklımada hükmediyor. Gün ortalarında kalıyorum, kimseler bilmiyor, ben tükendikçe artıyor yalnızlığım. Kimi görsem hançerleniyorum gözlerimden ve kanıyorum en onulmaz yerimden...
Ahh bu ben kendi içinde kendini arayan bir simurg.
Belki yalnızlığıma mahsuben pay edilmiş tekil çoğulluğumun peşindeyim. Ümitperest bir korkak ,bir meczubum. Faili meçhul bir sevdanın zanlısıyım. Takvimlere çaldırdığım yarınlarımı hiç bulamamak üzere milyon yıldır "gün" için savaştayım. Üstüme küf kokulu akşamlar abanmış. Sefil bir tutsaklığa sürülmüşüm. Yüreğimde 40. düğüm. Ahh mozart! Sana küskünüm ve öldürüyorum seni içimde. Sessizliğini seçiyorum, sessizliğimin içinden. İçimde intiharlar, cesetler. İncinmiş hayatları toplayan bir dilenci oluyorum birden, birden yağmur başlıyor,"toprak kokulu bir baharı sürer belki dağlardan aşağı" diyorum ve kaldırıp başımı kuşlara yalvarıyorum:
ya özgürlük adına
ya SEVDA hatırına..."
Kahraman Tazeoğlu